Bloom’un geliştirdiği önemli bir öğrenme modeli olan tam öğrenme (mastery learning), bireysel
ayrılıklara uygun olarak yapılan öğretim sayesinde öğrencilerin yüzde 75 ile yüzde
90’ının öğrenim hedefine ulaşabildiği ilkesine dayanıyor. Belli bir ders konusuna ilişkin öğrenim
görevlerini yerine getirmede öğrencilerin yararlandıkları yetenekleribirbirine eşit değildir.
Yeteneklerine bağlı olarak öğrenme hızları da farklıdır. Her öğrenci belli bir konuyu farklı
sürelerde öğrenebilir. O nedenle öğretmen her öğrenciye belli bir öğrenim görevini tamamlayabileceği
kadar süre vermelidir.
Metini İNDİR
kaynak
Kendisine yeterli süre verildiğinde ve uygun öğrenim ortamı hazırlandığında her
öğrenci, öğrenim görevlerinin başarıyla sonuçlandırır.
Her öğrencide farklı olan bir başka değişken, öğrenme güdüsüdür. Her öğrenci, kendi öğrenme
güdüsünün gücü ölçüsünde öğrenim görevini yerine getirmeye çabalar; öğrenme miktarını kendi
öğrenme güdüsünün gücü ölçüsünde artırabilir. Öğrencinin konuya karşı duyduğu ilgiyi, öğrenmeye
etkin katılımını ve öğrenim sırasında karşılaştığı öğrenme güçlüklerini aşma isteğini, onun öğrenme
güdüsünü yönlendiren temel etken durumundaki akademik benlik tasarımı besler.
Öğrenme sırasında yaptığı yanlışlardan pay çıkarmasını; öğrenme sürecinde yaşanan engelleri sabırla
aşmasını ise benliğine, öğretmen ve ders konusuna karşı geliştirdiği tutumlar belirler.
Dil ve okuma becerisi belirleyici
Bir farklılık da öğrenme durumlarını anlayabilmede görülüyor. Bunun belirleyicilerinden biri,
kişinin dil ve okuma becerisidir. Dil ve okuma becerilerini; dinleme, dinlediğini anlama, sözlü ve
yazılı anlatım gücü oluşturur. Dil ve okuma becerisini yanı sıra dersle ilgili temel ön bilgi
beceriler kazanılmış; konuyla ilişkili terimler de daha önce öğrenilmiş ise öğrenim durumlarına ilişkin
yaşantıların edinilmesi kolaylaşır.
Öğrenmenin gerçekleşmesinde ayrıca öğretmenin göze ve kulağa hitap eden
araçlardanyararlanması, somuttan soyuta ilkesini bireysel yeteneklere göre uygulaması da önem
taşıyor. Öğretimin niteliğini en iyi öğretmen denetliyor. Öğretimi hedefine, öğrencilerin ilgi,
gereksinim ve yeteneklerine uygun olarak düzenlenen öğretim durumları ulaştırıyor.
Öğrenciyi ulaşabileceği son noktaya yaklaştırmak
Tam öğrenme modelinde öğrenci başarısı, normal dağılım eğrisi yerine, sağa (üst puanlara doğru)
çarpık bir dağılım gösteriyor. Eğitimin görevi öğrenci gizilgücünün gelişimini normal dağılımla sınırlama
yerine, bireysel ayrılıklara işlerlik kazandırarak öğrenciyi ulaşabileceği son noktaya yaklaştırmaktır.
Tam öğrenme stratejisi uygulandığında öğrencinin öğrenmeye ayırdığı zaman gittikçe kısalır. Öğrenci
bunu yalnızca öğrenme durumlarını anlama yeteneği ile gerçekleştirmez, okul içi ve okul dışı eğitiminin
niteliği de bu konuda etkili olur. Öğretmen, bu iki değişkenle ilgili uygun koşulları yaratarak sınıfta
öğrencilerin büyük çoğunluğunun tam öğrenmesini sağlar.
Anlamada sözel yetenek genel etkendir. Her öğrenme güçlüğünün giderilmesinde olduğu gibi, sözel
yeteneğe ilişkin öğrenme güçlüklerinin giderilmesinde de öğrencilere iş birliği ve etkileşime dayalı
üçer kişilik küme çalışması yaptırmak daha yararlı olacaktır. Ancak bundan da yararlı
olan, öğretmenle öğrencinin bire bir ilişkisiyle sürdürülen çalışmalardır. Farklı sözel becerileri
olan öğrencileri ise farklı okuma yeteneklerine yanıt verebilen, aynı konuda ama birbirinin seçeceği
durumundaki ders kitaplarıyla yapılan öğrenme çalışmaları verimli sonuçlara götürür. Çalışma
kılavuzlarıyla programlanmış öğretimin sunduğu yöntemlerin, ağır ilerleyen, çok alıştırma ve
yinelemeye gereksinim duyan, sık pekiştirme isteyen öğrencilere daha yararlı olduğu görülüyor.
Öğrenme isteği ve bilişsel gücü sınırlı öğrencilere ise gör-işit araçları, akademik oyunlar, somut
gösteriler daha ilginç geliyor ve etkili öğrenim yaşantıları kazandırıyor. Öyleyse yapılması gereken,
sınıftaki her öğrenciye en elverişli öğrenme olacağı verecek bol ve çeşitli yöntem, araç gereç
sağlamak; öğretmenin kılavuzluğunda kendi anlama yeteceğine uygun düşenleri seçme ve
bunlardan yararlanma fırsatı vermektir.
Öğrencinin öğrenmeye güdülenme düzeyi ve öğrenmeye katılma isteğini, onun geçmiş yaşantıları,
başarıları ve bilişsel öğrenmelerle ilgili olarak geliştirdiği duyuşsal öğrenmeleri belirliyor.
Geçmişteki çabası ödüllendirilmişse, öğrencinin aynı çabayı sürdürdüğü görülüyor. Geçmişteki
çabasının bir işe yaramadığını gören öğrenci ise ne içinde bulunduğu andaki öğrenmeye karşı istek
duyuyor ne de öğrenmeye katılıyor.
Tam öğrenmeyi değerlendirme
Tam öğrenmeyi sağlayan biçimlendirilmiş değerlendirme stratejisi, konunun öğrenilmemiş
yönlerine tanı koymaya yaramaktan başka, hangi yöntem ve araç gerecin hangi öğrenci için
uygun olduğuna da tanı koymaya yarıyor. Ünite değerlendirmesi için tam öğrenme gerçekleşene
dek seçenek olabilen yöntem ve araç gereçlerden yararlanılıyor.
Tam öğrenme modelini değerlendirme stratejisinin ikinci önemli yönünü ise genel değerlendirmenin,
bunların toplamı olarak ele alınışı oluşturuyor. Öğrenciler arasında yarışmadan çok iş birliğine
ağırlık verilerek gerçekleştirilen tam öğrenme çalışmaları ile öğrencilerin yüzde 90’a
yakını tam öğrenmeye (A notuna) ulaşmakla kalmıyor, öğrencilerin benlik tasarımlarında da olumlu
değişmeler oluyor. Bu da ruh sağlığı için güçlü bir kaynak oluşturuyor. Yine bu modelle öğrencide,
çevresini denetleme duygusu geliştiriliyor ve sonraki öğrenmeler için güdülenme yaratılıyor; öğrenci
kendi ilerlemesini görerek öğrenme zevkini tadıyor; öğrenmeye karşı yeni ve sürekli ilgi oluşturuyor.
Geleneksel öğretim gören öğrenci ise öğrenmeyi reddediyor ve eğitim en son amacı olan kendini
gerçekleştirme yolunu kendisine kapatıyor.
Rasim Bakırcıoğlu
EPH Bilim Uzmanı, Yazar
https://www.egitimpedia.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder