Sorularınız boş bakışlarla karşılaştığında ne yaparsınız?
Blog yazarı Jennifer Gonzalez, soru sorduğunuzda tuhaf sessizliklerle
karşılaşmayı önlemenin birkaç yolunu paylaşıyor:
İlk olarak, neden hiç yanıt almadığınızı tespit edin.
Gonzalez, bunun tek bir nedeni olduğunu söylüyor: “Konuştuğunuz bir grubun sizi
sessizlikle karşılaması çoğu zaman temel bir nedenden kaynaklanır: İnsanlar
aptal görünmek istemezler.” Soruyu soran kişi -bu genellikle sizsinizdir-
tarafından gözü korkutulmuş olabilirler veya “çok popüler bir çocuğa ya da
akranlarına pek iyi davranmayan birine” karşı cehaletlerini açığa vurma riskini
göze almak istemeyebilirler.
Akran baskısı çocukların sadece riskli şeyler yapmalarına
neden olmaz, aynı zamanda almalarını istediğimiz riskleri almak konusunda
gönülsüz olmalarına sebep olur. Öğrenciler için cesur olmayı kolaylaştırmak
istiyorsanız, sorunuzu nasıl biçimlendirdiğinizi düşünün. Açık ve öğrencilerin
cevap vermek için sahip oldukları süreyle orantılı sorular sormaya gayret edin.
“Örneğin, “En sevdiğiniz şarkı nedir?” diye sorarsanız, bazı insanlar, diğer
tüm şarkılardan daha fazla sevdikleri ya da kendilerini tam anlamıyla
tanımlayan şarkının hangisi olduğunu bulmak için beyinlerini zorlayacaktır,”
diyor Gonzales. “Fakat onlardan eğer sadece gerçekten sevdikleri şarkıyı
düşünmelerini isterseniz, bu daha kolay olacaktır.”
Başka bir çözüm mümkün mü? Sorunuzu, dinleyicilerinizde net
beklentiler yaratacak biçimde oluşturun. “Sizi dinleyenler ne sorduğunuzu
bilmek isterler, fakat aynı zamanda kime sorduğunuzu ve hangi türde bir cevap
beklediğinizi de bilmek isterler”, diyor Gonzalez. Örneğin, “Hikayenin konusunu
kim açıklayabilir?” diye sormak yerine “Birkaç dakika içinde, birinizden
hikayedeki temel çatışmayı belirlemesini ve açıklamasını isteyeceğim”
diyebilirsiniz. Beklentilerinizi açıklayın ve soruyu belirli bir kişiye
yöneltmeden önce öğrencilere kendi cevapları üzerine düşünmeleri için zaman
tanıyın. “Sizden ilk istediğim cevabınız hakkında sessizce düşünmeniz. Ardından
üç gönüllüden cevaplarını grupla paylaşmalarını isteyeceğim.”
Tek bir öğrenciden ya da gruptan cevabı paylaşmasını
istemeden önce, herkesten yazılı bir cevap isteyin, muhtemelen daha derin ve
üzerinde daha fazla düşünülmüş cevaplar alırsınız. Ayrıca çocuklar daha
kendilerinden emin ve akranlarıyla yüzleşmeye daha hazır olacaklardır.
Çocukların tüm sınıfla paylaşmadan önce cevaplar konusunda iş birliği
yapabilecekleri klasik “Düşün-Eşleş-Paylaş” yöntemini de deneyebilirsiniz.
Anlayıp anlamadıklarını teyit etmeye çalışırken boş
bakışlardan sakınmak için klasik bir soruya başvurabilirsiniz: “Bu anlamlı
geliyor mu?” Öğrenciler akranlarının önünde anlamadıklarını söylemekten
çekiniyor olabilirler. “Bunun yerine, size kafalarının karıştığını
söylemelerini sağlayacak araçlar verin onlara,” diyor Gonzalez.
“Söylediklerinizi anlayıp anlamadıklarını, baş parmakları ile aşağıyı ya da
yukarıyı gösterdikleri bir el işaretiyle ya da renkli cevap kartları göstererek
söylemelerini isteyebilirsiniz.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder